Skip links

Plutonun 60.Gen Anahtarı Transiti ve 60.Gen Anahtarı Hakkında

Geminin Çatlaması olarak bilinen Gen Anahtarı 60, Dünya gezegeninde meydana gelen radikal
dönüşümden söz ediyor. Sınırlamadan Gerçekçiliğe ve Adalete doğru ilerleyin.

Heksagram I Ching 60 | Sınırlama, öz kontrol, kabul.

Sizlere dönüşümün en büyük enerjisi Plüton’un uzun bir süre frekansında seyahat edeceği 60.Gen anahtarından bahsetmek istiyorum. Plüton, Galaktik Bilinci başlatan bir dış kişilik ötesi gezegen olarak,  yörüngesinde yavaşça döner.

Pluton 2024 yılı Mart ayına kadar 60.Gen Anahtarının frekansında kalacak ardından 41.Gen Anahtarına geçip Nisan 2024 den 2025 yılının Şubat ayına kadar 60.Gen anahtarına geri dönecek. 2025 Aralık ayına kadar tekrar 41.Gen Anahtarının frekansına geçecek olan Pluton, 2025 Aralıkta son kez 60. Gen anahtarının frekansına girecek. 2026 sonrası 41. Gen anahtarının etkilerini derinden hissettiğimiz zaman dilimi olacak. 41.Gen Anahtarından daha sonra detaylı bir şekilde bahsedeceğim. Bu süre esnasında Güneş ve  Ay tutulmaları da, değişmesi gerektiğini bildiğiniz belirli bir duruma odaklandıysanız ancak karmaşıklığından bunaldığınız için bu konuda hiçbir şey yapmadıysanız,  sizin kendiniz için yapamadıklarınızı yapacaktır. Tutulmaların misyonu sonuç getirmek ve sizi ileriye taşımaktır. Tüm Evren her zaman ilerlemektedir. Pluton enerjisi dönüşüme destek sağlayacaktır.
Kök bölgesinde bulunan bu genetik kodun Sakraldeki 3. Gen anahtarıyla bağlantısı vardır. Bu iki kod mutasyonla ilintilidir.
İster istemez dönüşeceğimiz bir sistemin içindeyiz. Sancılı olacağı şimdilerde belli ediyor kendini. Büyük ve çok ihtiyaç duyulan bir arınma ve psikolojik evrimden geçiyoruz. Kontrolü bırakmak ve sürece teslim olmak, kendinizi güçlendirebilmeniz ve en derin potansiyelimize adım atabilmeniz için size en iyi şekilde hizmet edecektir.

Oğlaktan Kova geçişinde etkin olan ve hala frekansının etkisinde olduğumuz Kök merkezindeki 60.Gen Anahtarı; eski biçimlerin, değerlerin ve modası geçmiş düzenin aşılabilmesi için mutasyon baskısını taşır.
İnsanlık olarak ele aldığımızda; Dünyaya yaratıcı bir değişiklik getirmek için içinizde büyük bir baskı hissediyorsunuz, ancak bu yaratıcı, dönüştürücü süreç bizim kontrolümüz dışında olduğu için bunun kendiliğinden gerçekleştiğini kabul etmeniz gerekiyor. Herhangi bir sınırlama veya kısıtlama ile karşı karşıya kaldığınızda, ne zaman serbest bırakılacağını bilmeden değişimi etkilemek için biriken enerjiyi hissederek derin bir huzursuzluk yaşayabilirsiniz.
Bu süreç, mutasyonun başarılı olmasını garanti etmek için gerçekleşir ve içsel sınırlamayı kabullenmeyi öğrenmezseniz, sanki hayat sizi geri çekiyormuş gibi hissederek, önemli ölçüde melankoli ve hatta depresyon yaşarsınız. Değişim sürecinin doğasında var olan sınırlamayı kabul etmek ve nabız enerjisiyle hizalanmak, değişim olduğunda etkili olmanızı ve sessiz zaman sırasında içinizde dönüşümün gerçekleştiğine güvenmenizi sağlayacaktır.

Neyin doğru neyin yanlış olduğunun bize söylenmesine gerek yok. Bunu kendimiz belirlemek için içsel yollara sahibiz. Çağın taleplerine meydan okumayan veya uyarlanamayan herhangi bir kod veya sistem, gelişmeyi engeller ve sonunda düşüşe yol açar.
Şimdi gelelim 60.Gen Anahtarının I Ching sisteminde ve Gen Anahtarlarındaki açıklamalarına.

60.Gen Anahtarının
Gölgesi: Sınır
Hediyesi: Gerçekçilik
Siddhi’si: Adalet’tir

Hayvan Kodeksinde
Korku Anahtarı: Timsah
Yaşam Anahtarı: Su Aygırı
Vizyon Anahtarı: Guguk kuşu’ dur

Kodon Halkası: Gaia Halkası (19,60,61)
Fizyoloji: Rektum
Amino asit: İzolösin
Program ortağı: 56 GA
Mağdur Modeli: Yapıların Mağduru

Astrolojik olarak 26º22’ Oğlak -02º00’Kova’nın derece ve derce aralığı 60.Gen Anahtarına aittir.

Gölge; Dar düşünme

  1. Gölge, evrimi engelleyen ve insanlığı geri çeviren en büyük güçlerden birini temsil ediyor. Bu yozlaşma ve sınırlama gücü yaşamın kendisine karşı ağırlıktır. Kişi tekrar tekrar 60. Gölgenin frekansına boyun eğdiğinde, bu Gen Anahtarı ölümün yaklaşmasını hızlandırır. 60. Gölge duyarlılığınızı öldürür, yaşamı en katı kalıplarda dondurur. Modern dünyada, 60. Gölge’nin tezahürleri her yerde görülebilir- yenilik ve hayal gücünün bir tehdit olarak algılandığı veya insanların insanlığı tamamen unutmuş gibi göründüğü yerlerde. Dünyanın büyük çoğunluğunun yoksulluk içinde yaşarken seçilmiş birkaç kişinin refah içinde olması 60. Gölge’nin önemli bir katkısıdır.

Tüm biçimlerin kanunu, yapıların hiçbirinin ebedi olmadığını, hepsinin kaçınılmaz yıkım ve ölüm için programlandığını belirtir. Bu tek başına hayatınızda birçok içgörüye yol açabilir. 60. Gölge, yapıya aşırı güvenmeyi ve bunun sonucunda gerçekten özel bir şeyin- mantıksal yasalara uymayan büyünün- kaybını temsil eder. Kendiliğindendir, mutasyona uğrar, öngörülemez ve kontrol edilemez. Büyünün en harika özelliği anlamın veya kavramın ötesinde olmasıdır. Tek amacı hayatın akışını kontrol etmek ve orijinal olanın ortaya çıkmasını engellemektir.
Toplumu yönetmek için yasalar yaratırız ve ardından bu yasaları uygulamak için karmaşık sistemler kurarız. Kanunların asıl amacı masumları korumak ve kanunları çiğneyenlere adaleti sağlamaktı. Bununla birlikte, yapıların kendisi sıklıkla kendi sınırlamaları nedeniyle o kadar çıkmaza girer ki, etkili bir şekilde, hatta bazen adil bir şekilde çalışmayı bırakırlar.

Şu anda, idari engeller barışa dayalı evrensel bir toplumun yaratılmasının önündeki en büyük engel haline gelmiştir. Farklı toplumlarda o kadar çok kanun var ki, sınırlarımızı aşmamız mümkün değil. Yasaların kendisi sosyal, ahlaki, dini veya ekonomik olabilir. 60. Gölge’nin program ortağı, 56. Dikkat Dağıtma Gölgesidir ve bu iki Gen Anahtarının, bir kişiyi kör etmek ve onu gerçekten yapmak istediği şeyden uzaklaştırmak için nasıl birlikte çalıştığını görmek kolaydır. Yapılar dikkatimizi o kadar dağıtıyor ki, onların rutinine takılıp kalıyoruz ve aslında asıl niyetimizi unutuyoruz. Küresel ekonomi gezegendeki en büyük kısıtlayıcı yapılardan biridir. Para insanlık için büyük bir sınırlamadır. Onların varlığı, bizi bağlayan ve davranışlarımızı yöneten çok sayıda yasayı gerektirir. Gezegende para olduğu sürece, nihai maddi sınırlamanın içinde sıkışıp kalırız ve bu ortadan kaldırılmadığı sürece gerçek maddi özgürlüğü deneyimlemek imkansızdır.
Herhangi bir yapı eninde sonunda çöker ve parçalanır. Bu yasanın izini tarih boyunca sürmek mümkündür; en büyük imparatorlukların ortadan kaybolmasında da görülebilir. Düşüşün nedeninin yapının kendisi olduğunu anlamak önemlidir. Yapılar yaşamın önemli bir parçasıdır. Ancak hepsi bakıma muhtaç durumda. Vücudun kendisi böyle bir yapıdır. Bilincin form dünyasına nüfuz etmeye devam etmesi için yapılara ihtiyacı olacaktır, ancak formun kendisi dönüşene kadar. Hatırlanması gereken anahtar budur. 60. Gölge, ruha ya da fikre herhangi bir vurgu yapılmaksızın, biçime aşırı bağlılık ve bağımlılığa neden olur. 60. Armağanın en yüksek niteliği evrensel Adalettir- 60. Siddhi, ancak kişi bu güzel kavramı maddi bir yapıya zorlamaya çalıştığında ne olduğunu- ne kadar kolay saptırıldığını ve ne sıklıkla bir labirentte boğulduğunu- tam olarak görebilir. Yasal hükümlerden oluşur.

Sınırlılığın Gölgesinin diğer tarafı geçmişle bağlantılıdır. Her yerde ve her zaman, bir kişinin modası geçmiş dünya görüşü nedeniyle bir şeye takılıp kaldığı yerde 60. Gölge faaliyet gösterir. Bu gölge yeni, gelişmiş ve orijinal olan her şeyi sindiremez. Değişimin ve gençliğin en büyük düşmanıdır. Bu DNA arketipi her zaman dünyanın yenilenmesini kontrol etmeye ve engellemeye çalıştı. Modern eğitim yapısının en köklü sistemleri genç beyinleri homojenleştirir ve standartlaştırır. Bedenlerinin harekete ve yaşam dinamiklerini kavramaya ihtiyaç duyduğu bir yaşta, çocuklar için en büyük kısıtlamalardan biri kapalı mekânda masada oturmaya zorlanmak. Büyüyen zihin, beden ve duyguların yapıya sıkışması çocuklarda belli bir tepki oluşmasına neden olur. Kendinize ciddi sonuçlar doğurmadan gençleri özgürlüklerinden mahrum bırakamazsınız.

  1. Gölge’nin gerçek gücünün en büyük tezahür alanlarından biri dindi. Toplumun dini ve ahlaki yasaları gezegendeki en eski yasalardır. Kozmik ahlâk yasaları herhangi bir sisteme veya yapıya ihtiyaç duymadan kendi kendine mevcuttur. İnsanlar yasalarını uygulamada ne kadar ısrarcı olursa, ortaya çıkan muhalefet de o kadar güçlü olur ve dolayısıyla yasaların uygulanması için daha fazla çaba gösterilmesi gerekir. Bu klasik bir 60. Gölge geribildirim döngüsüdür. Bu sonsuz bir kontrol ve karşı koyma kabusudur. Örneğin 60. Gölge, Kuran’ın veya İncil’in her kelimesini tam anlamıyla almaya çalışacak. Eski kodlara veya yasalara sıkı sıkıya bağlı kalmak, insanlığın ruhunu büyük ölçüde sınırlandırır ve kısıtlar. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu söylememize gerek yok. Bunu kendimiz belirleyecek dahili araçlara sahibiz. Sorgulanamayan, çağın gereklerine uyarlanamayan her kod ve sistem, gelişmeyi engeller ve sonuçta çöküşe yol açar.

Elbette en ciddi sınırlama insan düşüncesinin kendisidir. Burada 60. Gölge kişisel düzeyde hayatı boğmaya çalışıyor. Kültür düşünmeyi koşullandırır ve yavaş yavaş zihniniz belirli çerçeveler içinde düşünmeye alışır; bu yapılar içinde rahat olursunuz. 60. ve 61. Gen Anahtarları kimyasal olarak Gaia Kodon Halkasına bağlıdır. İlham (61. Hediye), zihnin bir an için normal sınırlarının dışına çıkmasıyla ortaya çıkar. Örneğin, çoğu insan sihirli bir şekilde düşünmez; İlham’ın beklenmedik bir şekilde içeri girmesi için beyinlerinde açık kapılar bırakmazlar. Büyü kaybının ana nedeni, zihnin aynı iyi bilinen kalıpları takip ederek daireler çizerek hareket etmesi ve oradan çıkamaması nedeniyle düşüncenin darlığıdır. Buradan dünyada her türlü kendini kısıtlama ortaya çıkıyor.

Bastırılmış doğa
60’ıncı Gen Anahtarı bastırıldığında, kişinin hayatında bir yapı eksikliği ortaya çıkar. Hücresel düzeyde bu, düzenli yapılar vücudun fizyolojik fonksiyonlarının sentezini desteklediğinden hastalığa veya rahatsızlığa neden olabilir. Bu insanların hayatı kendi doğalarına aykırı olduğundan uyumdan yoksundur. Aile, kariyer ve yön duygusu gibi güçlü bir yapıya ihtiyaçları var. Bu tür yapıların dışında, yeteneklerini boşa harcayarak “… bir buz deliğinde” gibi sürükleniyorlar. Sabit hiçbir şey onları çekmiyor gibi görünüyor ve durumlarını ve çevrelerini değiştirmeye devam ediyorlar. Yapılardan ve yükümlülüklerden korkuyorlar ve bu korku onların yeteneklerini açığa çıkaracak doğru müttefikleri veya ortamı bulmalarını engelliyor.

Gerici doğası Sert
Öfkeli bir doğada tezahür ettiğinde 60. Gölge son derece kontrolcü ve sert hale gelir. Böyle bir kimse, sözlerinden veya davranışlarından şüpheye yer bırakmaz. Gerici bir yapıya sahip olan insanlar, kendilerini suçsuz görürler ve kendilerine karşı çıkan biri karşısında öfkeye kapılırlar. Orijinal ruha veya niyete zarar verecek şekilde biçim ve yapıya vurgu yaparlar. Her türlü yeni fikir ve yaklaşımı güvenliklerine yönelik bir tehdit olarak algılıyorlar ve bu da uygun bir tepkiye neden oluyor. Gerçek ilişkiler kavramına sahip değillerdir çünkü başkalarının kendi oluşturdukları davranış normlarını aşmalarına veya onların fikirlerine meydan okumalarına izin vermezler. Eğer bu baskıyı gevşetmezlerse, bir noktada hayatları tamamen altüst olabilir.

Hediye; Gerçekçilik
İnsanlığın 60. Armağana sahip insanlara bir nedenden dolayı ihtiyacı vardır; onlar form dünyasının sınırlarını anlarlar ve dolayısıyla bu dünyadaki tezahürün yasalarını bilirler. 60. Armağan bağlamında Gerçekçilik, gençliği ve bilgeliği, yani idealizmi ve yapıyı dengeleme yeteneğini temsil eder. Dünyayı değiştirebilecek harika bir fikre sahip olmak harika, ancak 60. Hediye’nin gerçekçiliği olmadan bu fikir muhtemelen hiçbir zaman meyve vermeyecek. Başka bir deyişle bu hediyeye sağduyunun hediyesi denilebilir. Bu yeteneğe doğuştan sahibiz, ancak bir kişi veya toplum sistemler ve yapılar içinde sıkışıp kaldığında onu kaybederiz. Sağduyu sayesinde insanlar başarılı ve uyumlu bir şekilde gelişir ve evrenle etkileşime girer. 60. Armağanın gücü ve yetenekleri asla hafife alınmamalıdır.

 

  1. Yeteneğe sahip kişiler, yeni bir şeyi başarılı bir şekilde uygulamak için belirli yasalara uyulması gerektiğini bilirler. Maddi dünyadaki tezahürün ana yasası yapıya dayanmaktadır. Yapı olmadan yenilik kök salmaz. Güçlü bir kabuk tohumu korur ve kıyıları nehre yön verir. 60. Armağanın amacı, değişim enerjisinin etkili bir şekilde yönlendirilmesi için güçlü bankalar yaratmaktır. 60. Hediye konusunda gerçekçi olmak, dünyada aşılması gereken birçok engelin olduğunu anlamak anlamına gelir. Bu hediyenin rolünü tanımlayan klasik metafor, genç bir filizin güçlü, eski bir gövdeye aşılanmasıdır. 60. Armağan, yapının eninde sonunda değişeceğini, hatta öleceğini kesin olarak bilir, ancak içteki ruh gerekirse yoluna devam edecek ve kendine yeni bir yapı bulacaktır. Bu hediye, insanı aya götüren bir uzay gemisi gibidir. Ay’a ulaştığında gereksiz hale gelir, ancak yaratılışı daha gelişmiş yapıların gelişmesine olanak sağlar. Bu karşılaştırmayı sürdürerek Gerçekçilik Hediyesi, aya gitme fikri ile bu fikri gerçekleştirmek için gerekli olan muazzam maddi ve ekonomik gereksinimler arasında bir denge kurmayı amaçlamaktadır. Ancak bu Gen Anahtarının asıl amacı ne fikri ne de yapıyı gözden kaçırmamaktır. Yapıya aşırı güvenmenin çoğu fikrin takılıp kalmasına ve uygulanmamasına veya fiili uygulamasının orijinal konseptten çok uzak olmasına nasıl yol açtığını zaten gördük.

Bu hediyenin önemli büyülü güçlere sahip olduğunu da gördük ve bu anlamda buna Gerçekçilik Hediyesi denmesi ironik görünebilir. Aslında gerçek anlamda gerçekçilik her zaman sihir içerir. Modern kuantum fiziğinden maddenin titreşen enerji alanlarından oluştuğunu biliyoruz. Dolayısıyla maddi dünyanın tüm yapıları aslında birer illüzyondur. Bu sadece beklenmedik bir şeyin olmasına izin veren destekleyici bir yapıdır. Sihir yaratmak için gereken tek şey biraz yapı ve açık fikir! Bu şaşırtıcı derecede basit bir dizi gereksinim gibi görünebilir, ancak dünyada nadirdir. Genellikle 60. Gölge’nin yükünü taşıyan, güçlü sistemlerde yer alan, ancak yapıyla o kadar özdeşleşmiş ve ona bağlı olan, orijinal düşüncenin başlangıcını bastıran insanları görüyoruz. Belirsizliğin yükü altındayız ve bu nedenle büyüye güvenmiyoruz ve sistemlerimize, dinlerimize, yasalarımıza ve düşünce tarzlarımıza bağlı kalıyoruz.

En ince yapılardan biri dilin kendisidir. Bu nedenle, 60. Yeteneğe sahip insanlar, tabii ki tuzağına düşmedikleri sürece, dili konuşma konusunda yeteneklidirler. Onlar için dil bir amaç değil, bir araçtır. Sürekli olarak değişim hakkında konuşabilir ve fikir ve düşüncelerin kendisine takıntılı hale gelebilirsiniz. Ancak dünyada gerçekten yeni bir şeyin ortaya çıkması için dilin şakacı bir şekilde kullanılması ve frekansı ifade etme aracı olarak hizmet etmesi gerekir. Değişimin enerjisini taşıyan frekans budur. Dil sadece müzik için bir rezonatör görevi görür. Sihirbazın seyircinin dikkatini dağıttığını ve tam tersi yöne baktığımız anda hile yaptığını hepimiz biliyoruz. Aynı şekilde, 60. Hediye, gerçek enerji fark edilmeden içeri girerken, insanların dikkatini dağıtmak için dili veya başka herhangi bir biçimi kullanabilir.

Bu hediyenin akustik doğası onu müziğe yaklaştırıyor. Dünyada ortaya çıkan tüm yeni formların bu Gen Anahtarından geçmesi gerekmektedir. En derin düzeyde, insan kimyası müzikaldir ve insanlar bunu ruh halleri ve enerjilerin hareketi aracılığıyla deneyimlerler. 60. Armağan, yaşam ritimlerinin belirsizliğinin ve öngörülemezliğinin tam olarak kabul edilmesini gerektirir. Bu yeteneğe sahip insanlar, hiçbir şey olmuyormuş gibi görünse bile doğal döngülerin gerçekleştiğini anlarlar. Bu tür dönemler aniden gelir ve aynı şekilde sona erer. Ruh halimizde değişikliklere neden olurlar ve bazen ani bir aktiviteye girerler. 60. Hediye karanlıkta sihir olduğunu bilir ve bu temel yaşam süreçlerine müdahale edilmemesi gerektiğini bilir. Gerçekçi olmak, formun doğal sınırlamalarını, onların tuzağına düşmeden kabul etmek anlamına gelir.

60’ıncı Gen Anahtarı, izolösin amino asidini kodlayan üç Anahtardan biridir (19’uncu ve 61’inci ile birlikte). Bu Gaia’nın Yüzüğü, en şaşırtıcı kodon halkalarından biri. Gaia Yüzüğü, gezegendeki tüm yaşam formları arasındaki hareket farkındalığını önler veya teşvik eder. 19’uncu Gen Anahtarı ve onun Hassasiyet Armağanı, bir kişideki en yüksek genetik fonksiyonun kilidini açabilir, başka bir varlığın yaşamını sanki onun içindeymişsiniz gibi doğrudan deneyimlemenize olanak tanır. Duyarlılığının zirvesinde olan bu kodon, tüm dünyevi yaşamın kuantum birliğini hissetmenizi sağlar: hem canlı hem de cansız. 60. ve 61. Gen Anahtarlarının Gerçekçilik ve İlham armağanları, gezegenimizin anlaşılmaz sırlarını ve onun organik yapısındaki rolümüzü gizliyor. 60’ıncı Gen Anahtarı, Gaia’nın kendi formlarının saf madde yoğunluğunu temsil eder.

  1. Gen Anahtarı dünyanın kalbindeki büyüye işaret ediyor. I Ching’in 61. Heksagramının başlığı “İç Gerçek’tir ve Gaia Yüzüğünün süsü olarak hizmet eder, çünkü en küçük nanoparçacıktan kozmosa kadar her şey özünde içsel gerçeğin aynı ışıltılı mücevherini taşır.

Gaia farkındalığının nihai zirvesi olmak insanlık için bir sorumluluk ve büyük bir onurdur. Biz onun gözü ve kulağıyız. Biz onun gerçek beyniyiz. Gerçek değeri olan her şey formda gizlidir; insan vücudunda, gezegenin demir çekirdeğinde, varlığınızın titreşen dokusunda. Her şeyin kendi içinde kökleri vardır. Bu nedenle insanlığın iç mekanı keşfetmesi ve ilham arayışı içinde içe dönmesi gerekiyor. Sorularımızın ve zorluklarımızın tüm yanıtları doğanın yaratımlarında ve yapılarında gizlidir ve hepsi bir mikro kozmos olarak DNA’mızın her molekülünde bulunur. Sağduyu büyüyle çelişmez. Evrendeki yaşamın tüm tezahürlerine açık olmak sağduyuludur çünkü bunların özünde her zaman aynı muhteşem iç ışık vardır.
Siddhi; Adalet

  1. Siddhi son derece nadir görülür. Hayatta doğası gereği gizemli olan bazı şeyler vardır ve 60. Siddhi de onlardan biridir. Buna Adalet denir, ancak bu kelimenin Siddhi bağlamındaki gerçek anlamı, sıradan yorumundan tamamen farklıdır. Daha önce de gördüğümüz gibi 60’ıncı Gen Anahtarı, madde dünyasının kanunları ve sınırlamalarıyla ilgilidir. Armağan düzeyinde, bu yasaların tam olarak göründükleri gibi olmadığı (modern kuantum fiziğinin bilimsel görüşlerinde yansıtıldığı gibi) ve fiziksel gerçekliği yöneten yasaların ötesinde işleyen bir kuvvetin var olduğu entelektüel anlayışı gelir. Bu güce Tanrı, lütuf, sihir, kader ve hatta şans denebilir, ancak önemli olan şu ki, bu, insanın kontrolünün ötesindedir.

Siddhi durumuna ulaşan insanlar nadir görülen bir olgudur. Hepimiz Evrensel bilinç alanıyla bağlı olduğumuz için bu olay tüm insanlığı etkilemektedir. Bu Siddhi’yi tezahür ettiren kişinin diğer insanların yakınında olup olmaması önemli değildir- bunun gerçekleşmesi insan bilinci okyanusunda önemli bir rahatsızlık yaratır ve bu yüksek frekanslı dalgalanmanın yükselttiği dalgalar tüm insanlardan geçer. Siddhi’nin “lezzetine”, yani kodlamasının özelliklerine bağlı olarak neden olduğu bilinç dalgası, Evreni farklı şekillerde etkiler. Örneğin, Evrensel Sevginin 25. Siddhi ‘sine ulaşmış bir kişi, kolektif kalp alanında hem gezegenimizdeki hem de ötesindeki tüm insanları ve tüm canlıları çevreleyen ve birbirine bağlayan muazzam bir açıklık yaratır. Böyle bir olay, insan formlarının dünyasında her türlü ilerlemeye yol açar.
Bir kişi 60. Siddhi aracılığıyla kendini gerçekleştirmeye ulaştığında, oldukça sıra dışı bir şey olur. Fiziksel dünyayı yöneten temel yasalar sarsılıyor ve bazı durumlarda tamamen yok ediliyor. Kolektif genetik düzeyde bu olguya sınır mutasyonu denir. Bu gerçekleştiğinde, insan DNA’sının okuma düzeni değişir ve böylece genetik kodun çevrilme şekli tamamen değişir. Makro kozmik düzeyde bu, insanlık tarihinde pek sık gerçekleşmediğinden 60. Siddhi hâlâ bir sır olarak kalıyor. Bir insanın İlahi Adalet gerçeğini anlaması kolay değildir. Ancak bu Adaletin yaklaşımı kolektif ruha yerleşmiştir ve 60. Gen Anahtarı ve onun DNA’daki kimyasal temeli aracılığıyla yansıtılmaktadır. Bu nedenle hemen hemen tüm kültürlerde, Tanrıların yeryüzüne inip tüm canlılar üzerinde hükümlerini uygulayacakları bir zamanın geleceğini kehanet eden mitler veya dinler vardır. Örneğin, Hristiyanların Kıyamet Günü kavramı, 60. Siddhi’nin gücünün çok kaba bir yorumudur- İlahi Adaleti bu şekilde anlıyoruz.
Ahlaki bir bakış açısıyla adaleti genellikle ceza ve ödül açısından görüyoruz. Ancak çoğu zaman bunu intikam olarak görüyoruz. En karmaşık ruhsal ve bilimsel sistemler bile yaşamı neden-sonuç, yani karma perspektifinden algılar. Bu sınırlı bir ikili gerçekliğin içine bir bakış. Ancak gerçek adalet ilkesinin kanunlarla hiçbir ilgisi yoktur. En iyi şekilde karşılıksız olarak tanımlanabilir. Meydana gelen bir olayın hiçbir nedeni yokmuş gibi görünmesi, onun nedenlerini göremediğimiz veya anlayamadığımız anlamına gelir. Nedensiz bir gerçeklikte nedenler sonuçlara yol açmaz ve dolayısıyla anlayışımızda adalet yoktur. Böyle bir dünyada başkasını öldüren kişi asla cezalandırılmaz. Eğer ikilik yoksa bu suçu işleyecek ayrı bir kişinin var olması da mümkün değildir. Böyle bir gerçekliği hayal edebilir miyiz? Cevap hayır.

  1. Siddhi gerçekten Kıyamet Gününü temsil eder. Bu, doğru ve yanlış, iyi ve kötü, adil ve adaletsiz yanılsamasının sonudur. Bu Siddhi, zaman kanunu başta olmak üzere gerçekliğimizin tüm kanunlarını ihlal ediyor. Biz zamanın geçişini hissediyoruz ama 60. Siddhi tüm zamanı aynı anda algılıyor. Bu, “olay ufku” veya zaman doğrusallığının olmadığı ve bu Siddhi’yi tezahür ettiren kişinin zamanda yolculuk yapabileceği anlamına gelir. 60. Siddhi aynı zamanda yer çekimi yasasını da çiğniyor. Yani bu insanlar sadece zamanda değil uzayda da seyahat edebiliyorlar. Atomları bir arada tutan ve evrendeki düzeni sağlayan yerçekimi kanunu, bu Siddhi tarafından tamamen yok edilmiştir. Uçan insanları veya başka dünyalardan gelen yaratıkları dünyayı ziyaret ederken gördükleri iddia edilen çok sayıda görgü tanığı hikayesi var. Bazıları 60. Siddhi’nin tezahürüne işaret ediyor olabilir. Pek çok büyük ezoterik okul- Tibet, Taocu, Mısır- ışık bedenine veya gökkuşağı bedenine ulaşan ustaların ayrıntılı tanımlarını tutar. Bunlar, form dünyasını yöneten yasaların ihlalinin örnekleridir ve bu tezahürler, fiziksel bedenin mutasyonu nedeniyle mümkündür.

Hindistan’da Babaji adında Himalayalı bir yogi hakkında bir efsane vardır. Yüzyıllar boyunca ara sıra ortaya çıktığı, şekillenip sonra ortadan kaybolduğu söylenen bu adamın etrafında birçok efsane vardır. Diğer kültürlerin de popüler hayal gücünü heyecanlandıran benzer efsaneleri ve hikayeleri vardır, ancak genellikle yalnızca batıl inanç olarak kabul edilirler. 60. Siddhi’de büyük bir sihir gizlidir. Bu gerçek sihirdir çünkü nedensizdir. Üzerinde çalışılamaz, ustalaşılamaz veya taklit edilemez. Birisi 60. Siddhi aracılığıyla aydınlanmaya ulaştığında, büyü yaymaya başlar ve bu fenomen, biçim yasalarının ihlalini sembolize eder.

Kolektif düzeyde 60. Siddhi, insanlıkta çiçek açan son kişilerden biri olacak. Bu nedenle insanlar bu siddhi’nin özünü her zaman Kıyamet Günü olarak yorumlamışlardır. Toplu olarak çiçek açmaya başladığında bu, bildiğimiz dünyanın sonu anlamına gelecektir. Her şey gerçek anlamıyla ortaya çıkacak. Dünyevi varoluşu destekleyen yasalar çökecek ve gezegenimiz dönüşüme başlayacak. 60. Siddhi, bazı gizli öğretilerde Merkaba veya ışık arabası olarak biliniyordu.

Gerçek kolektif Merkaba dünyanın kendisidir- Gaia’nın ruhu. Dünya yok olduğunda bu o kadar aniden gerçekleşecek ki, Gaia bilinci dediğimiz o bilince sahip olan tüm hücreler başka bir gerçekliğe geçecek. Ancak o zaman İlahi Adaletin ne olduğunu gerçekten bileceğiz, ancak artık bireysel düzeyde bir anlamı kalmayacak. Bu olayın nasıl olacağını, nasıl algılanacağını hayal bile edemiyoruz ama 60. Siddhi’nin insanları bu büyünün anahtarını elinde tutuyor. Ve 60. Siddhi’nin bakış açısından bunun zaten gerçekleştiğini unutmamalıyız. Herkes bunun bizim geleceğimiz olduğunu biliyor, çünkü onun gizli kodu maddi DNA’mızın sıkı çerçevesi içinde yer alıyor. Ancak bazı İlahi yasalar insan doğasının yüksek yönlerini bilincimizden gizler. Bunları görebilmek için sonunda gelişmemiz gerekiyor ve aşmamız gereken iki değişmez yasa, yer çekimi ve zamandır.

Bu yasaların her ikisi de mutlak değildir, ancak farkındalığa bağlıdır. DNA’mızın mikro kozmik düzeydeki çift sarmalı bu iki yasadan oluşur. DNA hafızayı içerir ve canlı yaşamın yaşayan, gelişen, üç boyutlu bir yapısı gibi davranır. Gelişimin zamana ve mekâna ihtiyacı vardır. Farkındalık bu yasaların ötesine geçtiğinde, onları yanlış olarak değil, daha yüksek İlahi yasaların düşük frekanslı tezahürleri olarak görmeye başlarız. İnsan formumuzu aşan başka boyutlar ve gerçeklikler de var. Uzay boyutlar arası yaşam formlarıyla doludur. Yaşamın daha gelişmiş formlarında DNA, çift sarmal yerine üçlü sarmal gibi görünür. Üçlü Sarmal, tüm varlıkları uzay ve zamanın ötesinde birleştirerek farkındalığın evrende engelsiz seyahat etmesini sağlar. Ancak karbon bazlı yaşamı destekleyemez. Çok daha ince bir yapı veya biçim, yani Evrenin kendisinin temel geometrisini gerektirir.

Peki bu süreçte ne yapmamız gerekiyor?
“Gerçek bir ustanın ilk işareti kendine hâkim olmaktır.”
Goethe

Aşırıya kaçmayın, çok fazla üstlenmeyin. Sınırlamalarınızın ne olduğunu kendiniz belirlemelisiniz. Arzu edilen ile mümkün olan arasındaki dengeyi koruyun. Korkudan tek bir adım bile atamazsanız hiçbir şey başaramazsınız. Ancak hırslarınız çok büyükse, başınızı belaya sokma riskiyle karşı karşıya kalırsınız. Tüm seçeneklerinizi tartın. Planlarınızı buna göre ayarlayın. Kendinizden, yetenekli olduğunuzu bildiğinizden daha fazlasını beklemeyin. Ve başkalarından verebileceklerinden daha fazlasını talep etmeyin. Diğer insanlarla etkileşimlerinizde seçici olun. Bir yandan takıntılı arkadaşlıklardan kaçının, diğer yandan çok sert olmayın. Mali işlerinizin kontrolünü elinizde tutun. Paranızı boşa harcamayın. Aynı zamanda cimri olmayın. Önemli olan hedeflerinizin ulaşılabilir olmasıdır. Aksi takdirde hayalleriniz fantezi veya ütopya olarak kalacaktır. Gerçekçi ol. Neler yapabileceğinizi ve ne kadar ileri gitmek istediğinizi belirleyin. Buna dayanarak kendinize ulaşılabilir hedefler koyabileceksiniz. İmkansızı yapmaya çalışmak sizi yalnızca yorar ve kendi gücünüze olan inancınızdan mahrum bırakır. Başarılabilecek olanın sınırlarını kendiniz tanımlayarak yeni deneyim ve bilgi kazanırsınız.

“Eklenen ödül, bir şeyi gerçekten iyi yaptığınızı bilmenin tatmini olacaktır.”

Sevgimle

Richard Rudd Gene Keys Book
İ Ching
Astroloji

Leave a comment